6 Mayıs 2021 Perşembe

Konu Başlıksız

Konuşsam faydası yok sussam gönül razı değil. 
Kelimeler boğazlıyor beni ama fiziki olarak görünmüyor. 
Zaten neyi görebiliyoruz ki ?
Hep tahammül edemediğimiz şeyler görünüyor, tahammül ettiklerimizden herkes habersiz. 
Hayallerimi soran olursa ileride, onları ziyan ettim demeyeceğim bu da bir nebze su serpiyor yüreğime. Covid günlüklerinde ülke tımarhane gibi oldu, hıdırallez geldi geçiyor hiç dilek hakkı tanımadım kendime. Nasibimizi alamadık şu insanlıktan en çok ona yanıyorum. 
Herkesin derdi başkasının önündekiyle, herkes çıkarının peşinde ve her köşede bir feryat var sesimizi kıstılar...
Öyle çok tepkisiz kaldık ki yitirdik reflekslerimizi, klavyeden ah vah diyoruz.
Kapımızı çalmayacak kıracak bu yaşananlar ama adaletin gözündeki bağı ellerine bağladılar hakkımız bile savunulmayacak. 
Bunca şeyin arasında insana dair ve insanca umutlar besliyorum yine de göğsümde. Gençliğimin denk geldiği çağa da biraz bozuğum ama olsun erken koşup yolumu almıştım zaten ben, aklımın emekliliğine 5 var.


14 Nisan 2021 Çarşamba

...

Mülteci istekleri olan bir avuç insanız şunun şurasında. 
Bir tutam huzurla tatlandırmış, katık etmişiz el dokuması çıkınlara.
Bahar yeliyle bir ağaca yaslanıp şekerleme yaparken güzel rüyalar da görecek miyiz ?
Uyanınca pişman etmeyeninden ama...

6 Nisan 2021 Salı

M.Ö - M.S

Çocukluğumda bacaklarımı balkon demirlerinden sarkıtıp topitop yerdim.  Annem demirlerin arasından geçecek kadar minik olduğuma karar verince aralara ek demir yaptırıp bir de parmaklık taktırmıştı. 7 kat aşağıya düşme sonrası başıma gelebilecekleri anlatıp duruyorlardı ve kesinlikle ikna olmuyordum. 
Yıllarca dikeni ayağıma batmadıysa eğer hiç bir yolun yarasından kulağıma küpe takmadım. 

Deneyim denilen şey biraz cehalet, birkaç tutam acı, ve ebatlarca kazıktan geçendir. Sonrasında bizden ve yaşananlardan geriye ne kalırsa telkari ustası gibi işler yakamıza, kulağımıza takarız. 

Şimdi ilk defa deneyimlemediğim olayların içine atlamak yerine korkuyla karışık oturuyorum.  Bu işin raconu bu galiba deyip granit tencere ve kahve makinası falan bakıyorum. Tüm eşyaları alırken tek başıma kullanacakmış gibi atıyorum sepete. Sonra sepeti boşaltıp elbise, ayakkabı ile tamamlıyorum alışverişi. Beni bu alıkoyan bilinmezlik ilk defa içine çekmiyor. Kahve makinasının basında bir topitop kemirsem geçer gibi bir his ama artık şekerle hiç aram yok. Genizimi yakıyor.  
Özlem Tekin dağları deldim di hani ?
Bütün kızlar toplanmıştık ? 
Ne oldu o iş ?
Bizim feminizm de özgür kızınki gibi tek taşı başkası alana kadarmış.
Siz hepiniz ben tek diye bir kaç sene idare ettim ama sanırım artık hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için sloganına evrileceğiz. 
2021 ne yılsın be kardeşim.... !!

13 Mart 2021 Cumartesi

Canımız Cenderede

Gündüz Vassaf'ın Cehenneme Övgü kitabında " Gün boyunca üniversitelerde bilimsel inceleme konusu olarak ele alınan, akşamüzeri dost toplantılarında sohbet konusu edilen şeyler, sonunda gecenin karanlığı içinde, gizlice yaşanır. " cümlesi beni uzun uzun düşüncelere daldırmıştı...

Herkesin parmakla gösterdiği ayıplar ve günahlar, işlenirken muhteşem hatalara dönüşüyor ve toplumsal olmaktan uzaklaşıp kişisel bir keyfe dönüşüyor. Yasakları delme keyfi.
Ama tan yeri ağarırken yeniden ve yeniden yargılamak için toplum baskısı için yerlerini alıyorlar. 

Özgürlük yarışına girmiş ve özgürlüğü kıyafet, dil, din, ırk gibi kategorilere ayırmışız.  Hangisini hakkını vererek yaşayacağımızı bilemiyoruz ve cılkını çıkarıyoruz. Özgür değiliz sadece bazılarımızın bağlı olduğu ip diğerlerine göre daha uzun.

Mesela yağmurda şemsiyesiz yürüme irademi düzenli ilişki ile kaybettim. Hasta olursun diyerek müsaade edilmiyor. Bunun gibi bilimum duyarını kasabileceğim konular var. 
Özgürlüğün anlamı hep şiirlerde şarkılarda kuşlara yüklendi. 

Kuşlar da özgür değil ki göç mevsimi gelince gitmek zorunda kalana özgür denir mi ? 

Canı cehenneme tüm bu meksika çıkmazının.
Canımız cehenneme yahu sıkışıp kaldık bu 4,54 yıllık cehenneme. 
Cenneti de yolu yolunuza denk gelen insanlar ve anlarda tadımlık yaşıyorsunuz, yaşıyoruz. 
3 günlük dünyanın 5 günlük fedaileri sizin yolunuz yolumuza denk gelmesin emi. 

16 Şubat 2021 Salı

Mekikizm

Meksika çıkmazı ve Pirus zaferi arasında bir ilişki olmalı.  Birinde iki tarafta kazançlı çıkmıyor ama diğerinde kazansan bile verdiğin yüklü kayıptan sonra zaferin bir anlamı kalmıyor.  Damakta kötü tat bırakan her olay bu ikisi arasında cereyan ediyor bence.

Bu ne yaman çelişki, bu ne çıldırtan denge değilse ne ?

Hayatın sundukları ve hayattan alacaklı olduğumuz her konuda finale ulaşsak bile çabalarken bizden gidenler başarının tadını bile bayat kılıyor. 
Hayatın doğrusal olmayan bir düzeni var, eden buluyor, bir çelme takan bin taklaya geliyor. Buna ister ilâhi düzen deyin ister karma. Siz hayata nasıl teslim olursanız olun kendi bildiğini okuduğu bu sistem kusursuz işliyor. 

Çok iyi olduğunu iddia edenler gerçek kötülerdi hep. Şimdi heybemde iyisiyle kötüsüyle birikmiş onca anı ve geleceğini beklediğimiz daha da güzel o günler.  Biz planlar yaparken hayatın sürprizleri bazen akışı etkiliyor ama doğru insanlar ile yolunuza devam ediyorsanız her zaman yeni bir kapı açılıyor. Açılmayan her kapının önünde bir miktar ağladığım oluyor tabi ama aksi için hala büyüyemedim. 
Muhattap olduğunuz 5 kişinin ortalaması sizi siz yapıyor. Muhattaplarınıza dikkat ediniz !

7 Şubat 2021 Pazar

Bazıları Vasat Sever

Hayatta en tahammül edemediğim duygu "hadsizlik" 
Yaşanan, yaşanamayan her duyguya, geçip giderken bizi bugün bu insan yapan her  kişiye saygı duymayı, yorum yapmamayı ve haddimi aşmamayı bildim.
İnsanlar bilmediğinde ise çileden çıkıyorum. 

İnsanlarla bu noktada, dalga geçer gibi had bildirdiğim günler de oldu. Oradan bakınca oldukça kibirli gözükebiliyor bazen, ama bunun nasıl gözüktüğü ile ilgilenmiyorum. Ben değerimi başkasının gözünden biçmiyorum. Bak, ben buyum al merakın gitsin dediğim noktada karşı tarafın ne yazacağını merak etmeden o daha yazarken engellemiştik. Cümlelerinin önemi olmayan insanların kendilerini nasıl ifade ettiğini önemsemiyoruz çünkü. Beyan ettiği fikrin anlamı yok ki kendimizi yoralım, bizde oturduk kahve içtik üzerine.  Gelmek isteseydi ona da bi acı kahve ikram ederdim ayrı konu. Sonra kalibresini görünce o kadar da iyi bir fikir olmadığını anlamıştım.  Hayat bazen böyledir, herkes bir döneminde vasata tapar. Vasata öykünür taa ki başka bir yol olduğunu görene kadar.

O zamanın kokusu kalmadan, bugün bu insan olabildiysek başardık demektir a dostlar !!

Bazı insanlar birbirinin panzehiridir. Bazı yollar dikenlidir ve siz ısrarcı olursanız zedelenirsiniz.

Uzak durulması gereken kişilikler listesi :
Sizi cepte sanan ve kendi ezikliklerini sizin pohpohlamanızla tamamlayanlar,
Size ne kadar zor ise başkasına o kadar kolay ve ucuz olanlar,
Şımarık ve sonradan oldumcular, 
Kalbini başkasına, nazını pisliğini size yük ettirenler,
Kendine benciller... Uzak durun kaçın!!!!

Mesela kaybettikten sonra değer anlamak diye birşey yok. Aslında değerinizi anladığı falan yok kimsenin...
Sadece umduğu kişi sizin kadar saf çıkmamıştır. Umduğunu bulamayınca kapınıza gelir ki siz onu pohpohlayın, ederinden fazla değer verin de kendisini yeniden bi halt sansın...

Kimsenin egosunun yakıtı değilsiniz !

Sibop olmayın ? Yani emniyet sibobu. 
Ha birde böyle insanlardan yara almış kişilerin size verdigi değeri duyduğu sevgiyi iyi ölçün.  Aksi halde ya kaliteli birşeye sahip olursunuz yada kişi vasata tapmaya devam etmek için sizi yalnız bırakır.  


Nereden mi biliyorum ?

Vasata öykünmenin devrini daim etmeyip birbirimize döndük de oradan. 

Kendisini iyi pazarlayan düzenbazlar, doğru kişilerin yanında ipliğinin rengini belli eder çünkü. 
Bu yüzden herkes gönlünün ekmeğini yerken bazıları aç kalır. 

Iddia ettiği kadar iyi olan herkese cennet dilerim.


































30 Ocak 2021 Cumartesi

İyikilerce







İnanışa göre tanrı insanları hermafrodit olarak yaratmıştı.  Sonra asasıyla onları ikiye böldü ve insanlar dünyanın dört yanına dağıldı, o gün bu gündür diğer yarımızı aramakla geçiyor ömrümüz.

Evden zorla çıktığım o akşam, üstüne birde yanlış yerlerde birbirimizi beklemiştik. Şimdi bakıyorum da ne kadar doğru bir yanlışlık yapmışız. Sen ne doğru bir seçim ne güzel bir tesadüfsün. 

Bir kişinin diğer parçanız olduğunu anlamak için onu kaybetmenize, çok uzun zaman geçirmenize ve öncesinde tanış olmanıza gerek yokmuş. Vaktinden önce olduramıyoruz hiçbir şeyi. Meğer o yarayı alacak, o insanlarla sınanacak vakti gelince de ait olduğumuz yerde kök salacakmışız.

Bir kadeh rakıdan kaç promil huzur çıkar mesela ?
Hiç birinin kalp atışlarını sayarak uyudunuz mu ? 
Ben 240. Atışta uyuya kalıyorum. İnsan uykuya ve sevgiye uzun süre direnemiyor. 


15 dakika sonra iyikiler bulacak bizi.
Iyiki doğdun sevgilim.
Iyiki hayatında ilk defa aşık olduğun kadın ben oldum.
Iyiki hayatımda ilk defa sana aşık oldum.
Iyiki aşka dair herşeyden önce birbirimize saygı duymayı bildik.
1 kere bile sesimiz yükselmedi ve ağzımızdan kırıcı tek bir söz çıkmadı. 
Iyiki o gün yanlış iskelede beni beklerken sinirimden eve dönmedim.
Sen iyiki doğdun ve ben senin için iyiki varım.




21 Haziran 2020 Pazar

BAZILARIMIZ

Hayat güçlü kadınlara torpil geçmez.

Hayat beşeri sistemde değil, sikerine sistemle çalışır.  Vazgeçince verir, siktir çekince sunar. İş işten geçince veriline de tenezzül edecek değiliz. 


Öfkemi içimde sindirmek benim doğama aykırı kardeşim bu veriyi bana sonradan nasıl yüklediniz.  Yollarca koşmak, yıllarca ağlamak istiyorum.  Onun yerine boş duvarda kafa içi sineması oynatıyorum.

Yemin ederim imdat !!

Şiirler destursuz bu aralar,olmadık yaralar açıyor.  17 yaşımı özledim keşke geriye dönebilsem, bunca zamanı yaşamamış olmayı dilerdim. Bunca yorulmuş ve usanmış olmamak için neler neler feda ederdim.  Bana şimdiki aklım lazım, birde yitip giden güzelim yıllar.

Gelişim anne karnında içten dışa doğru başlar.  Bu yüzden içimiz dışımızdan daha önce çürür de dışardan belli olmaz. Içimiz kurur da dışımız çiçekler açar.

Böyle hık desem canım burnumdan çıkacak hissini açıklar mısınız sayın bilim insanları. 
Böyle boynumda güçlü bir elin parmakları var ve şu 1.57 cm lik ebatım baş edemiyor.

Tanrım bu duygu geçecekse 3 kere vur! 


14 Ekim 2019 Pazartesi

KARAMBOLE Mİ ? ŞARAMPOLE Mİ ?

Hayatım şuanda karambole mi ilerliyor yoksa şarampole mi yuvarlanıyor bilmiyorum...

Bunların bir önemi yoktu kadın için aslında.
Kadın vazgeçmeleri iyi bilirdi çünkü çoğu zaman vazgeçmişti.
Kadın gitmeleri iyi bilirdi çünkü zamanında kendinden bile gitmişti.


Çok gördüler anacım...

Yeri geldi sevmeyi
Yeri gelmedi sevilmeyi
Yerli yersiz özlemeyi
Yeri zamanı gelince gitmeyi
Hatta yeterince acı çekebilmeyi


Şimdi ne yeriydi ne zamanı, yeterince sebep birikmemişti avucunda ama sonun başlangıcı olan bu süreci iyi biliyordu.


Tut sevgilim yoksa kayacağım avuçlarından, geçeceğim kendimden...


Tut çünkü benim şanıma hep gitmeler yaraştı. Yazıya biraz odaklanınca Sezen tınısı duyuyor musunuz sizde ?
Ben duyuyorum. Keşke duymasam. Hatta birden fazla şarkısı sıra sıra söz hakkı alıp vurup veriştiriyor.

"Başımı omuzuna yasladım kötü günler geçti"  ile başlayan hikaye benim için şuan " Alırım başımı giderim efeler gibi hey " modunda devam ediyor.

Öyle habersiz öyle güzel bakıyorsun ki suratıma bu ne zor bir karar, sen ne kolay bir seçimsin.

Yokuş aşağıya gidiyor arabamız. Frenler boşalmış, ben elimi koydum sen manzarayı izliyorsun,elimi çeksem çarpacağız haberin yok.

Şimdi hayatımda yeni bir şeyi öğreneceğiz.

Sevgi daima kazanıyor mu ?
Sevmek her şeye yetiyor mu ?
Severken gidiliyor mu ?  Ki gitmişliğim var.
Bir şeyler hala mümkün ise bu artık benim için mühim mi ?

Verelim bakalım bu sınavı da elimizden,dilimizden,yüreğimizden geldiğince.








14 Eylül 2019 Cumartesi

YAPRAK DÖKME SANATI

Eylül ayı gelince akıllarda canlanır hep sararmış yapraklar ve hüzün belirir çoğumuzun göğüs kafesinde.

Oysa Eylül bendim... Benimdi... Hemde tam ortasıydım...

Normalde hiçbir şeyin ortasını tutturamamak huydur bende.. Seversem çok,sevmezsem hiç,özlersem etimle kemiğimle,nefret edersem her zerremle. Ama bu sefer öyle değildi,doğumum bile günlerce geç kalmış,acelesi olmayanlar sınıfından tam Eylül ortası gelmiştim dünyaya. Annem hep söyler masmavi gözlerin vardı boncuk boncuk bakıyordun diye,hiçbir şeyin eskisi gibi kalmadığı gerçeğiyle onlar bile yeşil oldular...

Şimdi kimsenin aramasını açmak istemeyip telefonumu sessize alıp buraya saklandım..


Azımsanmayacak sayıda yaş almışım ;

Ah benim doluya koyup taşıramadıklarım,
Hep aynı yalanlara inanışlarım,
Aynı darbeyi aynı yerden alışlarım,
İnadından kanı akmayışlarım,
Gururundan kimsenin kapısında yatmayışlarım...

Ardımda bıraktığım son birkaç yıla bakıyorum şöyle sonra Hazal'ın sesi kulaklarımda uğulduyor
"Sisi sanki bu hayatta başka seçenek vardı da biz mi güçlü olmayı seçtik " Afilli bir küfür sallayıp kahkahayı basardı.. Durup düşününce ben kendim seçmişim baya baya. Daha kolay bir yol olmasına rağmen hep zor ve uzun olanın peşinden koşmuşum. İyi ki de koşmuşum yoksa böyle güzel kalır mıydım bilmiyorum.


Teşekkür ederim 24 yaşım... Hoşgeldin bence hayatımın tam ortası olan 25 yaşım...


Zaman içerisinde 1 valizle gittiğim şehirden bir hayat ve yegane iyi anıyla dönmüş, % 80 kanserli polipleri % 100 yenmiş. öğretmen olmuş,okulumu açmiştım...

Bazı aşklarda doğurmuştu kalbim ama en çok kendimi doğurduğum sancıyı anımsıyorum.
Hatta o hayata gözlerimi ilk defa açmıştım ve ciğerime dolan oksijen yanma etkisi yaratıp çığlığı basmama sebep olmuştu eminim...

İnsan kendini bulurken kendisine rastlıyordu işte.
Bende kendime sende rastladım. Uzun uzun anlatsam büyüsü kaçacak,yada heybemde uygun kelime yok bilmiyorum. Yalnız bildiğim bir şey var ki ;

Ben iyi ki doğdum,Sen iyi ki varsın adam....

30 Temmuz 2019 Salı

YETERİNCE AĞLAYAN HER KADIN BİRER DENİZ KIZIYDI

Gökten 3 elma düştü,biri aşka, diğeri acıya ve sonuncu umuda.
Önce bir aşk yaşar sonra acısını çeker ve sonunda yeniden öyle güzel sevebilmek için umut etmeye başlardık.

Plansızca kurala sadık kalan,hayatta da kalır..


Vazgeçmek sandığınız olayların %80 i aslında kabulleniştir ama bunu görmezsiniz. Biraz gurur, bir tutam ego ile vazgeçtim diye biter tonlarca şiir. Hayır diye bağırmak istiyorum ;

HAYIR BU KABULLENİŞ ÇÜNKÜ BAŞKA BİR ŞEY ELİNDEN GELMİYOR......!

Sonra aslan gibi baş başa kalırsınız yüreğinizle. En azından bende öyle olmuştu.Yüreğim ne istediğinden emin ve aksini kesinlikle reddeden bir hal almıştı. Olmazı oldurmakta inat ettiğim için çoğu zaman aynı yaraya düştüm ve bunu kabullenerek kendime uyandım.
Aslında baya ikna olmuştum sevmek sevilmek konularının artık baya uzağında olduğuma, günümüz sevgilerine de adapte olamayacak kadar yabancılaşmıştım. 


Sonra saklandığım yatağın altına başını uzattığın için sobelenmiştim. İçimden 3 kere tekrar ettim
                                " Beklentiler üzer,beklenti hayatımın sonuna kadar yok " 
Uzun uzadıya sohbet etmiş.hunharca gülmüş,ne kadar benzediğimize şaşırmış,iyi bir arkadaş kazandığıma baya ikna olmuştum aslında. İnsan gerçekten sevildiğinde ve doğru kişi tarafından sevildiğinde bunu iliklerine kadar hissediyormuş teşekkür ederim.

Hatta o kadar kendimi zamanında zorlamış ve hırpalamışım ki bazı şeyler olması gerektiği gibiyse çabaya ihtiyaç kalmadan su gibi yolunu buluyormuş. Aynı pislik daima aynı sonucu verirmiş, inat etmemek lazımmış.

Türlü aktiviteler ile ilişkiyi canlı tutmaya çalışmak gereksizmiş hatta. Yaklaşmakta olan sonun vadesinden kaçmak  için bir direnişmiş bunlar yalnızca. 

Sonra gökten 3 elma daha düştü.
Biri bize aşk diye 
Diğeri geçmişe acı diye
Sonuncu geleceğe umut diye


Sevdiğini söylemeden hissettiren adamlar hep Yılmaz Erdoğan filmlerinde kaldı sanıyordum ben.
Yada sana mucizeymişsin gibi bakan gözlerin sadece leş Türk dizilerinde afiş olduğuna yemin edebilirdim.

Neyi istediğini ve hissettiğini bilen güzel yüreklerde yeşersin umutlarınız. Bir aşk giderken bile acı değil bir tutam iyiki bıraksın. Bunu böyle yaşamadan geçip gitseydim dünyadan ne büyük eksiklik olurdu diyebilin. 

Yüreğinizin raflarına reçeller dizin yüzüne bakınca ve taze bahar dalları yeşersin kış günlerinde bile .
Yarası yarasına denk geleni severmiş ya insan öyle değil,aynı yarayı aynı yerden açmayacağına emin olup güvendiğini sever insan.

Yüreğini karşındakinin merhametine emanet edebilecek kadar deli bir kadın mıydım ben ?

Bilmiyorum,bu deli casaretini de onun yüreğinden almıştım çünkü merhamete yürek emanet edecek kadar deli olan ilk oydu. 
İyiki de o oldu yoksa yine saklanabilirdim o yatağın altına.
Neyse ki saklansam da beni nerede sobeleyeceğini bilecek kadar bana benziyorsun...

Nasıl diyorduk ;

Biraz Deniz
Biraz Rakı
En Çok Sen
















5 Mayıs 2019 Pazar

DEĞER YÜKLEMESİ

Ali Lidar ne güzel yazmıştı değer yüklemesi diye. O kadar güzel istenmedik ve verdiğimiz değer ölçüsünde değersizleştik ki elimize verdi hayat.

Hani trafik kazası sonrası hayatta kalırsın ve sağından solundan kablolar çıkarken  götünü bile tutamayacağın bir enkaza dönersin ya, aklında hep şu vardır " Aniden oldu,bende anlamadım " tamda o noktadayım.

Aniden oldu anlamadık,şaşkınız...

Mesele biziz biz !
Karşımızdakinin kim olduğu,yeterince ahmak olması falan bunlar umurumuzda değil;
Biz onu ne kadar yücelttik ve değer yükledik. Onun hak edip etmediğine bakmaksızın dayadık değeri,ilgiyi,sevgiyi... Sonucu mühim değil iyi olsa burada olmayacaktım. Durum analizi yapmak istemiyorum. Ziyadesi olsun yetti...


Her şey olağan akışında iken sır olup gitmeler mi yakıştı yani ?
Net olacağız,ortalıkta kurnaz bol,dürüst insan yok derken büyük puntolu laflar ederken nerdeydi aklın diye sormazlar mı adama ?

 Sorarlar ama adam yok,adam gitmiş,kadın görememiş.. Adam mahçup bile değil,kadın onun yerine utanmış,kadın şaşkın,adamın ne idüğü belirsiz.


Olsundu...! Herkes kendine yapışanı anlatıp yakışanı yapıyordu.. 


Sonra yağmurlar yağdı bu şehre,ah ne kadar da benziyordu içimin iklimine. 
Böyle gururlu ve mağrur toplamıştı kara kara bulutları ama hık dese içi kükreyip boşanacaktı.
Gökyüzü yaptı,ben yapmadım....

Hem tepsi tepsi kekler yapıp kim yiyecek bunları diye konu komşuyu da doyurmadım bu sefer,krem karamel yaptım oda ağzımızdaki acı tat gitsin de esamesinin yerinde yeller essin diye. 

Baktım içimde salak yerine konulmuş olmanın ateşi yanacak,1 su bardağı şekeri yaktım tencerede,karamel oldu. Birşeylerin dönüşmüş hali asıl halinden ne kadar daha keyif verici olabiliyor diye düşünürken,bu halimin 2 gün öncesinden daha güzel baharlar açacağını anlayıp keyiflendim...

Vel hasıl yerini yadırgayan her canlı biraz kıpırdanır,sonra yeni bir gölgelik arar kendisine. 
Sevgiyi yadırgayan her insan,biraz kıpırdanır,çaba sarf etti sanır,sonra yeni bir tenha bulmaya çalışır. 
Hiç güven duymamış,şüpheye alışmış her insan yerini yadırgar.

Hani bin tane kusuru vardır da görmezden gelirsin,insanların kusur diye gördüğü yerlerine sen çiçekler ekersin falan yapma sakın... Hakkını hak ettiği kadarıyla ver herkese. Kusurlarını kusursuz kılarsan kendini yarış atı sanır şimdinin eşşekleri,gerek yok. Al sana küpe tak kulağına.. Ben mi ? Küpe sevmiyorum diye hep aynı hata,sen bakma;

Bilirkişimi getirin hadi sahne yine bizim... 
Benden selam söyleyin yerini yadırgayanlara....

















9 Nisan 2019 Salı

MARTILAR ARKADAŞIM OLSA YA !!

Martı dediğin hayvan ağızdan çiftleşen 25 -75 cm arasında Türk insanının simit yemeye alıştırdığı kuştur.

Vapurun arkasında uçarken öyle imrenir,öyle özenirim ki, insanların suratına çığlık atabilme özgürlüklerini kıskanırım. Ah ne isterdim bunu yapmayı. 

Sonra çığlık atamadığımı,ağlayamadığımı hatta konuşmadığımı fark ettim. Bu insanlığın  ömründe lafı bile olmayacak, ama benim için çok uzunca gelen bir süre aldı. 

Bir sancı vuku buldu ve buna geçiş süreci adı takmış olmasaydı insanoğlu, ben yine kendi kendimi doğurduğuma yemin edebilirdim. Acı hafifledikçe dünyada bir yerim olduğuna ve kıymetimin kendime değer verdiğim kadar olduğuna ikna oldum. 

Her acıya sigara yakılmazdı ve ben çoğu acıya oturup çubuk kraker yedim.


Sahi hayatımın dönüm noktası neydi benim ?


Yıkın şu çelik kadar katı ve bükülmesi zor tabularınızı yahu...

Bazı köşe başları insanın zırhıdır mesela,dimdik ve acımasızca döndüğüm bazı köşelerde dizlerimin üzerine çökmüşlüğüm var. Zaman her şeyin ilacı değil şahidi mesela benim için. Menekşeler bile kokuyor bana,sen inandığında kara kedi bile uğur getirir sana. 


Şimdi dizlerime bakıp,anlam yüklemeyeceksin bu hayatta hiçbir şeye dediğim noktadayım.


SAVAŞ YADA KAÇ !!

Psikolojide beynimiz bazı durumlarla karşılaştığında biz otomatik olarak bu iki eylem arasında bir refleks ile ilk adımı atıyoruz. Aşka bu kadar yakışan bir hormon daha olduğuna inanmıyorum. 

Savaşırsam kendimle , kaçarsam senden !!

Şimdi birisi beni tutsun istiyorum,sarsın ve desin ki kulağıma " Ben bunca zaman sonra senin elini tutup dünyaya meydan okuyacağım,korkma ben buradayım "

İnanır mıyım bilmiyorum ama inanmayı öyle çok isterim ki...
Herkesin kapısını çok sert çarpmam ile tanınırım, senin kapının arasına elimi koyacağım söz.

Bunu bana bunca zaman sonra,yüreğimin yerini hatırlattığın için şükran duyarak yapacağım.
O kapı kapansın diye arkasından camı açma bize yeter. 

Ben seni severim ve isterim ki bu senin karnını doyursun,sırtını örtsün,içini ısıtsın.Bundan fazlasını yapacak gücü de göğüs kafesinin ortasında atan yüreğinden alayım.

İsterim ki Sisi yüreğin nerende diye sorduklarında gözlerim sana dalsın.

Şimdi bana biri gelip Sisi Savaş dese savaşmak için zırh bildiğim köşe başında kendime meydan okuyacağım.
Yada Sisi kaç dese,olduğum yerde oturup kalacağım gibi. 

İnsan daha ne kadar kaçabilir ki ?

Şimdi kendime sarılacağım. İçimdeki çocuğu dizlerime oturtup omuzundan öpeceğim. 

Bilirkişiyi de getirin bi kahve içelim.....!




6 Kasım 2018 Salı

KENDİMİ ÇÖZDÜĞÜM GÜN SİZİNLE DÜŞMAN OLDUK

Nereden başlayıp nerede kayıp yaşadım ve kendimi buldum bilmiyorum. Yorgundum aslında adım dahi atamayacak kadar yorgundum. Sonra nasıl oldu da böyle kendinden emin ve ne istediğini bilen birisi oldum bilmiyorum.



Aslında insanların beni yorması ile başladı herşey. Baktım ben tarlanın ortasındaki korkuluk gibi sabit duruyorum,kargalar üşüşmüş başıma didik didik ediyorlar. Sesimin çıkmadığını anlamışlar.  Geldikçe geliyor, zorladıkça zorluyorlar. 

Sonra mı?


                                Avazım çıktığı kadar bağırdım. 
《Bende varım bu Dünya'da. Siz hiç hakkınız yokken bana bunu yapamazsınız 》

Şimdi gitmek isteyene neden diye sormuyorum. Geliyorum diyene gel ama ben yokum diyorum.
Ben bu kalp kırıklığı ile bir yere sığamıyorum madem,onu da burada bırakır giderim dedim.


Büyüdün küçük kız çocuğu. Kucağıma alıp, saçını okşayıp, kokunu içime çekip, yanındayım demek istiyorum. Ben içimdeki çocuğu yaşatmaya çalıştım ama en çok seni yıprattım diye özür dileyerek saatlerce ağlamak istiyorum. Kollarını kocaman kendine sarıp kafanı çevirip küstüm diyorsun bana yapma,senden güç alıyorum, sende böyle yaparsan olmaz ki.

Öğrencilerime söylediğim gibi cümlelerimizi kullansak,konuşarak çözsek ve sarılıp oynamaya devam etsek.


Böyle mi delirecektim Allahım ben. Hastanelere yatar,çiçek dağıtır, balkondan aşağıya tükürür, sardunyalarımla sohbet ederim sanıyordum. Ve bunların hepsini 70 yaşında yapacaktım.
Daha 24 yaşındayım, nasıl böyle susup,kaçıp sessiz sedasız delirdim acaba.


Şimdi bi kahve daha içip istediğim gibi delireceğim.
Balkondan aşağıya tükürüp, çiçeklerime masal anlatayım.

8 Ağustos 2017 Salı

SİZİNLE BÜYÜMEK

Deli cesareti olan kadınları sevin. !
Ama bunu ucuz olmakla karıştıranları değil  ha !
Yaramazdı zaten öylesi bizim şehrin çocuklarına .

2 şehir değiştirmiş çok eğlenmiş ,çok ağlamış ,ucu dibi yaşamış ve nihayet olmam gereken yere gelmiştim.

Herşeye herkese rağmen iyi anıyorum o günleri çok şey öğrendim,çok hırpalandım. 
Neyse ki kimse yaptığının yanına kar kalmayacağını öğrenmiştir diye düşünüyorum. 
Bende öğrenmiştim zamanında.

Kendimi işe yaramaz hissettiğim zamanlar geliyor aklıma. kötü,bitmiş yetersiz.
Şimdiye bakıyorum birde. 
Özge öğretmen için geliyoruz diyen veliler. Referans mektupları yazan güzel yürekli anneler.
Otizm de adımı duyup öğrenci yönlendiren psikologlar.


Olmak istediğim yerde,olmak istediğim hayatı yaşarken ,bütün sorunum beynimin içinde,ve şımarıklığımda olduğunu biliyorum.

Birşeylerin eksikliğini hissediyorum,o nadide parça yerine gelirse de fazlalık duracak gibi !


Depresyon dediler bacım !


Uyku ,iştah bozuk,ruh halim dengesiz. Hayatta bütün kimliklerin sıyrılıp benim tüy hafifliğinde kaldığım tek yer sınıfım !

Çocuklarımın yanında kucak dolusu mutluluklar yaşarken,nasıl depresyon ? Ne demek depresyon ?


Şimdi kimi suçlayacağım ?

Beni bu hale getiren emekçilere mi kızayım,buna müsaade eden kendime mi ?

Yok bir kinim kinim kimseye diye devam edip bitireceğim. 
İşletmesel işler bekliyor beni,kafamı da toplayamıyorum. 
Baya saçıldı ortaya .









5 Haziran 2017 Pazartesi

BARDAĞI DOLDUR KALPTEKİ ÇİZİĞE KADAR

Hatemonun şarkısını mırıldanıyorum içimden


Üst üste geliyorlar masamıza Eskimeyenler takılıyor kafamıza Kalpteki duruyor giden candan gidiyor Gecemiz yavaş ama dünya deli dönüyor Bir ayak var felek elimizi görüyor Kader ağını bize büyük örüyor


Güzel söylemiş,sanırım ruh halimi aldım aradım,taradım,geldim,buldum ve kayboluyorum içinde.


Bunalıyorum hayatımın yerinde giden düzeninden.

Her şey yolundayken neyin nankörlüğünü yaşıyorum bilmiyorum.

Hayatımda olmasını istediğim ve istemediğim hiçbir amaç ve geleceğe dair hiçbir gaye taşımıyorum.

Sanırım canımı sıkan kısım da bu. Hep garantici planlı ve önünü gördüğüm işler yaptım.

Ama şimdi düzenimi kader belirliyor ve elimden bişi gelmeden bana sunduklarına razı oluyorum.


Kaybedecek birşeyim kalmadığı için mi bu pervasızlık bilmiyorum. Herkesin hayatında vardır böyle dönemler ve sonu iyi biter diye düşünüyorum.


İyi günlere ithafen sonlandırıcam yazımı. İçimi de yarım yamalak düktüm galiba,yada yazmış olma ihtiyacı hissedip karaladım bişiler.


Çocuklarım ikindi kahvaltısında ve ardından 1 saat drama dersi yapıcak olmanın kasvetiyle kalkıyorum masadan.


Palyaçolara Saygıyla !!


Onlar nasıl içleri hüzün olsa da yüzlerinde gülümsemeyle insanları eğlendiriyorsa,iç sıkıntımı kenara atıp kakara kikiri bir drama çalışması yapacağım.


Burak Öğretmenimmm diye bağırıyor,2. tabak makarnasını istiyor sanırım,Obezite adayı olucak ileride. Ben ve Dünya hiç iyiye gitmiyoruz.

12 Kasım 2016 Cumartesi

VE BEN ŞİMDİ HİÇBİR YERİN TAM ORTASINDAYIM !

Eski yaralarıma bir ziyaret istedi derinden birşeyler ,ders al kızım dedi belkide. Bende soluğu burada aldım . Okudum uzun uzun okudum,sonra yaz dedim ,yine yeniden . Sonra içimi yokladım,saracak bir yara da bulamadım ya neyse . Kendimi iyileştirme yöntemim bu galiba. Huzura ermiş ruhumda,dengeyi bozacak aksiliklerin bile planını yapan insanım ben,canımı kolay yanar bir madde eylemeyişim bu yüzden sanırım .


Herkesin bir gidişi 'olacak .

Buna bile alıştım . Çiçek solar,sigara biter,insan ölür .

Peki ya kendi içimizde Ölenler " ?

Gidişi doğal bir evre mi yoksa bizim tercihimiz mi ?

Neyse ki kafamdaki sorulara yanıt bulmam çok zor bir eylem değil !!

Kimse yarı yolda kalmaz,orası yolun sonudur !

Yazımın sonunu nasıl getireceğim ,nasil bitireceğim benim için de merak konusu,sacmalarsam kusuruma bakma,insanın kafasi karışınca ,kalbiyle beyni arasında saçmalıyor !

Hayatın karmaşası içinde huzuru bulduğum herşeye dört elle sarılır iken,en çok ben yoruldum. Bağlanmak yok kızım diyorum,herkes bir gün gidecek,sen kendinle kalacaksın ,kendine iyi bak

Peki ya kendimi nerde bıraktığımdan haberim yok ise ?


Ozaman heyyyy sen bilirkişi !!!

KENDİME İYİ BAK !!



19 Nisan 2016 Salı

İçimi Boşaltmaya Yer Arıyorum Bu Saatte

Güvenime ot tıkar illa birileri .
Yapmasalar olmaz,yapmasalar içleri rahat etmez.
Neden çünkü o göt denilen şeyi dayamak için illa bir yerleri vardır insanların.
Ne güzel gitmiş uzaklaşmış kendimi kurtarmıştım insanların insaniyetsiz hallerinden..
Demekki neymiş?
Her geri dönüş aynı boka aynı heyecan ile çomak sokmak imiş.

Biri artık akıllan kızım diyebilir mi ?
Ben kendi kendime söyleyince icraat gösteremiyorum..

Saat 03.21 uykum kaçmış 29 harfi yan yana getirip rahatlamak istiyorum. Elimin yazdığı ile aklımdan geçen birbirine denk düşmüyor.

Ne de güzel saçmalıyorum ben öyle.
Ne de güzel yaralanıyorum
Ne de güzel inanıyorum
Bıkmadan bitirmeden.

Şimdi gidip bir sigara ile kafamda laf lafı açar iken bir yudum rahatlık dileyecegim.

Sanada iyi geceler keyfimde demlenen

26 Mart 2016 Cumartesi

DAMAĞIM DA SENDE AÇTIĞIM YARALARIN KAN KOKUSU !

Karar vermiştim. Çok sevecektim. 

Mecnun'u Leyla'dan utandıracak , Ferhat'ı Şirin'e dargın bırakacaktım..

Benden götürdüğün yılların kandırılmışlığı ile artık canı yanacak olan ben olmayacaktım.



Gözlerimle oynadığın ikinci oyundu bu senin.

Gözü hem dönmüş, hemde aşktan olmayacak kadar  kördüm.

Bir kadına bunu yapmayın beyler.!
Aşkıyla beslenmeyin kadının, Size verecek aşkı kalmadığında verdiğini geri alırken çok canınızı yakar !
Aldığı hiçbir parçanız ile tatmin de olmaz.

"Seni sevemediğim için üzgünüm "



Salak masallar ile Aşk filmleri ile çıtayı yükseltip aradığımızı bulamayınca böyle acı çekiyoruz.

Senaristleri öldürün !

Gözden ırak olan gönülde baki kalmıyormuş. Sende kalmadın.


Yine söylüyorum ;

Karakter de sınıfta kaldın ! Otur !

Yavaş yavaş aksın kanın. Burada hala iyi niyetimin dibini sıyırıyorum. Kelimelerim yüzüne vurduklarım kadar keskin değil. Ama ne yaşadığımı ne yaşattığımı ve sende açtığım yaranın kan kokusunu unutmuyorum.

Bir daha parmak uçlarım seni yazmayacak,aklımın bir köşesinde olmayacaksın. İnce ince işledin beni kendi canavarınla gurur duy. Salak adamların yüzünden güzel adamların harcanmaması gerektiğini öğrettin bir tek buna teşekkür. 

Ki sen bu kadar pas içinde olmasan ben boyun çukurumda serçeler büyütemezdim.

Hikayene iyi bak !

Gözlerimin ışıkta yeşil ,karanlık çöktüğünde kan çanağı olmasına izin vermeycektin.

Üzgün değilim.. sen bunu çoktan hak ettin. 


Yoluna Git..!
Yolumdan Git ..!








11 Ocak 2016 Pazartesi

HA GAYRET ÇIĞLIK..!

Bir sıkıntı vuku buldu..!

Tarif edemediğim ama düzende dengenin değiştiğini hissettiğim bir saçmalık söz konusu. 
Çığlık atsam bitecek toza dumana katacağım ve dinecekmiş gibi bir his ile boğuşuyorum günlerdir.

Kaçıp gitme arzusu adrenalin patlaması gibi yükselişe geçiyor ve dizginliyorum.
Kaç kere daha gidebilir,ne kadar daha kaçabilirdim.?
Hem bu sefer kaçmak için geçerli bir bahane bulamıyorum..
Kendimi ikna edemiyorum..?

Nereden öğrendim sorun, sıkıntı ve huzursuz edici durumlar olduğunda hemen uzaklaşma arzusunu. Rol modelim kim ?

Çığlık çığlığa bağırmak yerine avaz avaz susmak çok acı veriyor.
Gecenin karanlığında,havanın serinliğinde koşarken ses tellerimi parçalama pahasına bağıracak ve uyanacağım. tıpkı rüyalarımda ki gibi. 
Yapamıyorum ama.!
Deli diyecekler,abartıyor diyecekler,ne var ki ne yani diyecekler.
Her zaman söyleyecek bir şeyler bulunacak,bulacaklar

Ama kimse anlamayacak.
Yer yüzündeki hiç bir canlı zerre bile anlamayacak,anlıyor gibi yapabilir ama anlamayacak.

Kimdim şimdi ben ?

Yanlış anladığınız mı ?
Yoksa hiç anlayamadığınız mı.?

Yazdıkça rahatlamam gerekiyordu iyice buhran bastı..
Al işte en sonunda kafayı yedim.
Alkışlar bana,çaksın flashlar ,projektörü dikin tepeme
Ben bu ödülü beni itinayla bu hale getirenlere minnet duyarak alıyorum.

Yayında yapımda emeği geçen herkesin AMK..!





18 Aralık 2015 Cuma

Gün Geçtikçe Başkalaşan Duygulardan Sen Suçlusun

İlk gün ki gibi sevecek,İlk gün ki gibi hissedecek olduğumu sanmıştım..

Neyse ki öyle olmadığını gün gün deneyimliyorum

Tuhaf değil mi ? Gelişini beklemiyorum,aklım hala gidişinde kaldı.

Unutuyorum nasıl güldüğünü,nasıl sevdiğini,nasıl dokunduğunu
İçime işleyişin kaldı bir tek, oda benim sana kattığım, oysa ki seninle alakası olmayan bir his. 


Dalgalar vurdukça içimin kıyılarından uzaklaşıyorsun. Ufuk çizgisi çok berrak,ama sen o kadar güzel değilsin hani.
Hayatımda yaşanan hiçbir şeyden pişman olmayacağımın sözünü verdim kendime.

Beni pişman ettiğin için teşekkür ederim. 

Sen bana,ben kendime ihanet ettim.

En azından daha fazla zararın dokunmayacak,zamanın bilmem kaçıncı diliminde kalmış acıların yasını, tutmam gerektiği kadar tutacağım. Eskiyecek tat vermeyecek bir zaman sonra,bunu biliyorum 

Yaşanan hiçbir acı sonsuza değin sürmüyor...!

Beni mutlu edecek bir şeylerin arayışına giremeyecek kadar yorgun hissediyorum,evet hemde bu yaşımda.

Kendimi bir tuvalet tasının yanında kusarken hatırladığım bir gecede senide attım galiba içimden.
Bana bunu yapmana bir daha izin vermeyeceğimin kanıtıydı,ayık olmasına dua ettiğim kafam.
Sen nasıl bir ululuğa erdin o kafamın içinde de ben seni böyle ilahlaştırdım bilmiyorum.

İnsanların "Geçer,Biter,Gider,Zaman" kelimeleri içeren sözde avutucu ama aslında günün anlam ve önemini belirten bir konuşma zorunluluğu ile kurduğu o cümleler,artık gerçekten işe yaramıyor.
O yüzden bende anlatmayı bıraktım bir şeyleri.
Tarif edemediğim şeyleri yaşıyor,dile getirince ya acım küçümseniyor ya da boşver ile biten zaman kavramı ile daha beter hikayelerden kıssadan hisseler geliyor.

Bende biliyorum insanların daha büyük acıları var,bende biliyorum insanlar daha büyük dertlerle sınanıyor,bende şansımı bundan yana kullanmışım ne yapayım yani. 
Herkesin acısı kendine büyük,herkesin derdi kendine ağır iken,kimseyle acımı yarıştıramayacağım inan ki...

Elden değil yürektende gelmiyor artık.

Eski bir resim,eski bir eşya gibi bir köşede duracak yeri gelecek güzel anılacak yeri gelecek,yerin dibine sokulacaksın. Eski jenarasyonun,en nadide parçası bile olsan içimde ;

Ne ben eskiciyim,nede sen 5 mandal edersin.
İyisi mi sessiz sedasız kaybol içimin denizlerinde,yada kafamın içindeki kara delikte.
Zira benim cesaretim çok uzun sürmüyor.
Mantıklı düşünüyor,mantıklı davranamıyorum...!
 







20 Kasım 2015 Cuma

Bana ait olduğunu düşündüğüm o oyuncak büyüdüğüm için mi başka çocukların elinde ?

Yukarıdan bir yerlerden gönderilen bir armağan olsan gerek.. Benim küçük fötr şapkalı biblom...
Böyle diyorum sana.. Kafamda kurduğum o güzel dünya da aslının bile yakışmayacağı kadar güzelsin mesela.. Kafamda olanı seviyorum,kafamda olanı özlüyorum..

Ve Sen.. !

Bensiz de o kadar güzel değilsin hani.. Biliyorum... Seninde bildiğini biliyorum..
Hastalıklı  etil alkol kokan odada camdan dışarıya bakarken,bahçesinde bir incir ağacı olmasa bile uğursuzluk içinde ölür insan..

Acı çekmeyi kimler öğretti bizlere... bu kadar kötü olmayı kursa gidip öğrenmedin ya..
Başkalaşıyor kadın.. Bir kez can yanınca ,Dünyaları ser  hadi ayağına üstüne başar geçer..
Bir kez yak hadi canını Demans hastası olsa unutmaz çekğini ettiğini... Öyle başarılı işçilikle dokursunuz çünkü hafızaya..

Kim çaldı kadının çocukluğunu,kim sıyırdı gözlerinden buğuyu,kim çelme çaktı ulan kadının mutluluğu yerlerde.

Ahh fötr şapkalı biblo adamım benim...! 

"Seni kimler aldı kimler öpüyor seni "
Sezen Aksu'ya bağlayacağım yine.... Bakma fularlı aşk acısı zihniyetime,vazgeçmiş olmasam mesela hala dizlerimin dibinde oturmuş şarabını yudumluyordun .. Hala inanmış olsaydım mesela...

Onur Ünlü'den alalım bir duble " Bir şeyler hala mümkün olabilir ,ama artık mühim değil "

Gidişin gelişin kadar coşkulu karşılanmasa da, iyi ki gittin mesela. Yoksa bu kadar güzel kalırmıydım hala. Avuçlarımı açmamla uçman çok ani oldu,bu kadar hazırlıklı olduğuna şaşırdım da.

Git kere git
Bin kere git
Her sevişim için geleceksin
Ben arka planda çalmaz iken zaten yeni biriyle dans edemeyeceksin..

Ahh fötr şapkalı biblo adamım benim...!

Seni başkasının zannediyorlar..!
Hatalarımdan raf yaptım ,baş köşeyi de sana ayırdım..
O kırdığım kalbini topla hadi,belki oturur puzzle yaparsın.










19 Kasım 2015 Perşembe

Ne Kadar Uzağa Gitmeli

Kitaplarda,filmlerde,hikayelerde bahsedilen o insanlar gidince kurtuldular mı ?
Kaç km uzaklaşmak gerekir insanlardan acıyı hafiflemek için.?
Kaç km sonra azalıyor yük ..? Bilen yok mu ?

Yanına yük edinince derdi.. Dünya'da tam tur da atabilirsin sorun yok... Mıh gibi yakana yapışmıyor mu zaten.. ?

Başka biri gelip can yakana kadar,aynı acıya ağıt yakmıyor mu insanoğlu...?
Mutsuzlukla lanetlenmek diye bir olay vardı aslında..?
Çiçek sulasanız kurutursunuz o cinsten.. Kısır döngünün zayıf halkasına denk gelince feleğin çarkından sağlam çıkmış oluyorduk galiba...
Limon kokulu adamlar,pudra tenli kadınlar hep kitaplarda yaşadı ,filmlerde gezindi.. Gerçek hayatın manasına hiç uğramadılar..
Beklenti çıtamızı yükseltmekle ,bizi dibe batırmak arasında kaç zaman dilimi oynar.. ?

Bilen varsa söylesin ?
Gerçeklik kokan bir şeyler lazım buralara... Kaçtığım bütün yolları geri dönüp koşarken işin aslını haykıracağım..
Bilir kişiyi bulun bana..!!!

Bana ait olduğunu düşündüğüm o oyuncak büyüdüğüm için mi başka çocukların elinde ?

Y ukarıdan bir yerlerden gönderilen bir armağan olsan gerek.. Benim küçük fötr şapkalı biblom... Böyle diyorum sana.. Kafamda kurduğum o gü...